İNANÇ SÖZLEŞMELERİNDEN ORTAYA ÇIKAN TAPU İPTAL VE TESCİL DAVALARI
İnanç sözleşmesi(inançlı işlem sözleşmesi), inananla inanılan arasında gerçekleşen, onların hem haklarını hem de borçlarını ele alan, inançlı işlemin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme koşullarını içeren borçlandırıcı bir işlemdir. İnanç sözleşmeleri alacak ve mülkiyetin devrinin hukukî sebeplerini oluşturan bağımsız akitlerdir. Öyle ki, bu sözleşmeler inananın kendi lehine teminat oluşturmak üzere kendine ait bir mal veya hakkını, inanılan kişiye devretmesi ve bu kişinin de ilgili koşullara uygun olarak inanca konu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğindeyse öngörülen yolla inanana iadesini içerir.
İnanç sözleşmeleri, yazılı delille kanıtlanabilirler. Bu yazılı deliller, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olabileceği gibi, böyle bir delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir. Yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar ve yemin gibi kesin delillerle de ispat edilmesi mümkündür.
ADLİ KONTROL KARARI
Adli kontrol tedbiri 5271 sayılı C.M.K’nın 109 ve 115. maddeleri arasında düzenlenmiş bir koruma tedbiridir. Bu maddeler arasında adli kontrol tedbirinin tanımı açıkça verilmemiş olsa da ilgili madde hükümlerine göre şu şekilde tanımlamak mümkündür: Adli kontrol, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması ve şüpheli sanığın kaçması, saklanması veya kaçacak şüphesini uyandıran somut olguların varlığı halinde veya Şüpheli/Sanığın davranışları delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme şüphesinin bulunması veya tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunulması ihtimali mevcut olduğu durumlarda yetkili mercilerin alacağı bir kararla, Şüpheli/Sanığın kanunda öngörülen bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasını içeren tedbirlerdir. Esasen adli kontrol tedbiri tutuklamaya alternatif bir tedbirdir diyebiliriz. Uygulamada tutuklamayı tamamlayan, onun devamı niteliğinde, hatta bazı yükümlülükler açısından tutuklamadan daha ağır sonuçlara neden olan bir yaptırımdır.
Yukarıda da belirttiğimiz üzere adli kontrol kararı bir koruma tedbiridir. Diğer koruma tedbirleri gibi adli kontrol tedbiri de araç niteliğindedir ve geçicidir. Amacın sağlanmasıyla adli kontrol tedbiri de son bulur.